Gençler Arasında Oynanan Oyunlar
Gençler Arasında Oynanan Oyunlar
Uzun kış gecelerinde, gençler arasında, haftanın belirli günlerinde eğlenceler düzenlenirdi. Bu eğlenceler, gurupta bulunan kişilerin evlerinde yapılırdı. Buna, “sıra” ismi verilirdi. Bu eğlencelerde oynanan oyunların hepsi, dayak atma ve aldatmaca üzerine kurulurdu.
HOCA: Oyuncular, hoca ve üç öğrenciden ibarettir. Hocaya bir kavuk giydirilir, kavuğun ortasına bir tas su konur. İlk konuşmayı hoca alır:
“-Şam’dan geliyorum, amacım üç öğrenciye ders vermektir.” dedikten sonra oyunu bilmeyen üç kişi öğrenci olarak seçilir. Hoca, öğrencilerine ders vermeye başlar. “Ayak bütün, baş bütün hocanındır” bütün öğrenciler bunu tekrarlarlar. Bu arada hoca, öğrencilerden izin ister:
“-Benim hanım hastalanmış; onun için fazla kalamayacağım, beni unutmamanız için sizlere birer anı vermek istiyorum” diyerek birinci öğrenciye tesbihini, ikinci öğrenciye bastonunu verir, üçüncü öğrenciye dönerek:
“-Evladım sana verecek bir şeyim kalmadı. Sen de şu kavuğumu hatıra olarak al” der ve kavuğunu çıkarır. Su dolu tası oyunu bilmeyen öğrencinin üzerin döker.
KÜLAH OYUNU: Oyunu oynayacak her kişi, kağıttan birer külah yaparak başlarına geçirirler. Bir tepsinin üzerine, gaz ve karışımı yayılır. Oyuncular, kağıttan külah başlıklarıyla, tepsinin üzerine eğilirler, bu arada, bir başka kişi, tepsinin üzerindeki karışımı kibritle tutuşturur. Külahı yanan kişinin, hemen kaçması gereklidir. Kaçmayanlar, oyunu seyredenler tarafından dövülürler.
YAĞCI: Oyunu bilen bir kişi, yağ satıcısı olarak; bilmeyen biri de yağ tuluğu olarak seçilir. Yağ satıcısı, elinde bastonu, beli bükük olarak odaya girer; muhtar kuruluna gelerek, yağ satışı için izin ister. İzin verilir, satıcı, yağını getirmek için odadan çıkar. Bir müddet sonra, odaya, yağ tulumu rolündeki genci, sırtına sıkıca iplerle bağlamış olarak döner. Yağ tulumunun ağzı bir bezle sıkıca bağlanmıştır. Muhtar kurulu, yağı kontrol eder ve satış başlar. Önce muhtara, yağı alması için teklif gelir. Muhtar, elindeki iğneyi yağ tulumuna batırır; sonra sıra ile, herkes ellerindeki iğneyi tuluma batırırlar. Yağ tuluğu, sıkı sıkı bağlı olduğu için kımıldayamaz ve bağıramaz.
BERBER: Oyunu bilen bir kişi, “ben berberim” der ve köy muhtarından iş ister. Muhtar, iş isteyen kişiye izin verir. Sonra, masa yapabilmek için tahta ister; muhtar da oyunu bilmeyen iki kişiyi tahta diye verir. Oyuncu berber, iki gencin kollarını ve ayaklarını, gergin şekilde bağlar, üstlerine de, çeşitli eşyalar doldurur. Berber, bir çanta içinden aletlerini çıkartır. Bunlar, sopa, kaşık, kova, kömür tozu, çamur, fırça gibi eşyalardır. Berber, masa rolündeki kişilerin üzerine oturur; kaşık ile birinin yüzüne çamur; fırça ile de diğerinin yüzüne kömür tozu sürer; sonra, satır ile tıraş eder; tıraş bitince, yüzlerine tükürür. Bu da berberin kolonyasıdır.
YILDIZ SEYRETME: Yıldızlı havalarda oynanır. Oyunu bilmeyen bir kişi seçilir. Bütün oyuncular dışarıya çıkarılır. Acemi oyuncuya, bir ceketin kolundan, yıldızlara baktırılır. Sonucu bilmeyen oyuncu, yıldızlara baka dursun; ceketin kolundan dökülen bir kova su her tarafını ıslatır.
KARI KOCA: Acemi bir oyuncu seçilir. Bu oyuncuyla birlikte, oyunu iyi bilen bir kişi, yorganın altına girerler. Yüzleri tamamen örtülüdür. Bu iki kişiye, dışardan seçilen iki kişi vuracaktır. Vuranın bilinmesiyle de ebeler değişecektir. Gerçekte, dayak yiyen hep acemi oyuncudur. Usta oyuncu, dayak yemiş gibi sesler çıkarsa da aslında acemi oyuncuyu döven, kendisidir.
YUMURTA OYUNU: Oyunu bilmeyen bir kişi seçilir; başka bir kişi de ebe olur. Acemi oyuncunun şapkasının içine bir yumurta saklanır. Ebe, bu sırada dışarda beklemektedir. Önceden nereye saklandığını bildiği yumurtayı bulacaktır. Ebe içeri girer, şüpheyi çekmemek için, yumurtayı sahiden arar gibi yapar, birden acemi oyuncunun şapkasının üstüne şiddetli vurur. Oyunu bilmeyen acemi oyuncu böylelikle, yumurta ile yıkanmış olur.
HÖLLÜK OYUNU: İkiden fazla kişiyle oynanır. Oyuncuların elinde el büyüklüğünde veya az daha büyük yassı taşlar vardır. Ön tarafa da yumurta büyüklüğünde “Höllük” adı verilen bir taş dikilir. Amaç belirli bir yerden höllüğü uzaklara götürmektir. Bu iş de, eldeki taşların ustaca höllüğe firlatılmasıyla olur. Höllüğü vuran kişi, höllüğün gittiği mesafeyi ayakla sayar. Her ayak atışta şu tekerleme sıra ile söylenir:
Nanaç, naldırnaç, gıldırgıç, kırk üç, kırk dört, kırk beş Kırk sekiz, kırk dokuz, elli, belli, sülüman süllü, ardavut, kelenavut, savt, savt bir, savt iki . . . savt on, dalla dediğinde oyunu kazanmış olur.
YÜKSÜKLÜ: İki gurup tarafından oynanır. Ebe olan gurup 10 tane ceviz kabuğunu yere sıralar. Birinin içine de gizlice bir üzüm tanesi saklar. Karşı gurup bu üzümü bulacaktır. Bulduktan sonra saklama işi diğer guruba geçer.
Eğer üzüm, hemen birinci kaldırışta bulunursa, geri kalan cevizlerin sayısı cevizi bulan gurubun aleyhine yazılır. İkinci kaldırışta bulunursa, part ifade eder ve geri kalan cevizler, çift sayılarak gurubun aleyhine yazılır. Oyunda mühim olan, üzümü son kaldırışta bulmaktır.
BENİM GİBİ OL: Ebe olan oyuncu dışarıdan, çorabının teki çıkmış, ceketini ters çevirip tek kolunu giymiş, pantolonunun tek bacağını giymiş vaziyette elinde tura veya palaska ile içeri girer ve içeridekilere “Benim Gibi Ol” diyerek içerdekilere vurmaya başlar. Oyuncular ebe gibi olununcaya kadar bu dövme işlemi sürer.
SANATKAR OYUNU: Genellikle köy odalarında oynanır. Oyuna odada bulanan herkes katılır. İçlerinden bir ebe, bir de ebe yardımcısı seçilir. Ebe ile yardımcısı dışarıya çıkarlar. Ebe dışarda, marangoz, demirci, terzi, vs. gibi bir sanat ve seçtiği bu sanat dalının bir aletini seçer. Yardımcısı ile birlikte içeri girerler. Yardımcı:
-Benim oğlum filan sanatı seçti, ona ne lazım? Diyerek bütün kişilere sorar. Amaç, dışarda ebenin seçtiği aletin bulunmasıdır. Alet söyleninceye kadar, bazı taraflarda ebe, bazı taraflarda da oyuna katılanlar dövülür. Aleti söyleyen ebe olur.
DÜĞÜNLERDE OYNANAN OYUNLAR
TAŞKALE-ŞIH OYUNU: Arap oyununa benzer. Kişin düğünlerde oynanır. Sekiz on kişilik bir gurup, başlarının buyruğuna hareket edecek, ellerindeki kırbaçlarla seyircileri korkutmaya çalışırlar.
Oyuncuların kılıkları şöyledir: Başlarında uzun sivri külah, yüzlerinde kül sürülü, üzerlerinde beyaz çarşaf, sırtlarında ve göğüslerinde yastık konulu olarak oyuna çıkarlar.
TAŞKALE AYI DÜZME OYUNU: Düğün sahibinden habersiz, bir seyirci ayı kılığına girer, ayının hazırlanışı şöyledir: Oyuncunun üzerine koyun ve keçi derileri sarılır; boynuna küçük çanlar ,bir de yular takılır. Bir oyuncu da, ayıyı oynatmak için ayıcı olur. Ayıcı, bir ara soyunun nereden geldiğini anlatmaya başlar; sonunda, soyunun düğün sahibine dayandığını söyler. Ayı oynatıcısı bunun üzerine düğün sahibine “Al bu senin akrabanmış” der ve ayının yularını uzatır. Düğün sahibi de bunun üzerine, ayı ile oynatıcısına bahşiş veya hediyelik eşya verir.
İBRALA İDAM OYUNU: Düğün alayı geçerken bir idam sehpası kurulur. Sehpaya bir oyuncu belinden, kendirle asılır. Suçlarını belirten bir yafta da, göğsüne iliştirilir. Bu suçların belli başlıları şunlardır: Komşunun tavuğuna “kişt” demek, şeytana küfür etmek, vb. Düğün sahibi, idam sehpasının yanına gelerek, cellada suçluyu bağışlamasını söyler ve para verip onu kurtarır. Kurtulan kişi, evlenecek olan kişinin kölesi, tutsağı olacağına söz verir.
KABALI SÜPÜRGELİ ARAP OYUNU: Düğünlerde, arabın iki ayağının arasına süpürge sokulur. Arap, süpürgeyle oyun oynarken; arkasından sallanan süpürgeye gaz dökülüp yakılır. Sonra, Arap’ın koluna bir sopa sokulur. Avucuna bir taş; taşın içine de, gazla sıkıştırılmış saman ve barut konulur. Davetlilerden biri, samanı tutuşturur. Barut patlar, Arap buna benzer diğer oyunlarıyla halkı eğlendirir.
YEŞİLDERE KIZ KAÇIRMA OYUNU: Bir oyuncu, kız olur. Diğer oyuncular mestçi, simitçi, puseci olur. Bu oyuncular, Kızı anasından isterler. Ana, hepsine kızı vermeye razı olur. Son olarak, kızını sarhoş ister. Ana “ben sarhoşa kız vermem” diyerek, isteği geri çevirir. Bunun üzerine sarhoş kızı alır kaçar ve bir eve saklar. Halk, bunları aramaya çıkar, kim bulursa, bahşişi alır.
KOÇ OYUNU: Köyde koyunun veya keçinin ilk yavruladığı zaman, köyün gençleri bir araya toplanırlar. Değişik elbiseler giyerek, ellerini, yüzlerini boyarlar. İçlerinden birinin boynuna çan takılır. Ve ilk kuzunun veya oğlağın doğduğunu halka haber vermek için, ev ev dolaşırlar ve çeşit çeşit erzak ve para toplarlar. Sonunda toplanan bu malzemeler aralarında bölüşülür.
KÜLLÜ KOCA OYUNU: Bir erkeğe kadın elbisesi giydirilerek başı bağlanır. Eteğine de kül doldurulur. Bu oyuncu ortada dolaşırken, çevresindeki insanların üzerine kül serperek, oyuna renk katar ve oyun bu şekilde devam eder.